
Teknoloji hızla gelişiyor, iletişim hiç olmadığı kadar kolaylaşıyor, üretim ve paylaşım sınır tanımıyor. Ama tüm bu “ilerlemeye” rağmen neden bu kadar yalnız, tükenmiş ve anlamdan uzak hissediyoruz?
Felsefeci Byung-Chul Han, Ötekini Kovmak kitabında bu soruya derin bir yanıt sunuyor.
Han’a göre çağımızın asıl krizi; dışlanmış, susturulmuş, yok edilmiş bir kavram etrafında şekilleniyor: öteki. Çünkü ötekini hayatımızdan çıkardıkça, farkı silip aynı olanı yücelttikçe, düşünmeyi, hissetmeyi ve değişmeyi de unutur hale geldik.
Ötekinin Yokluğunda Ne Oluyor?
Bugün artık her şey “farklıymış gibi” ama aslında birbirinin kopyası. Görüşler çokmuş gibi duruyor ama hepsi aynı merkezden besleniyor.
Giyim tarzımızdan düşünce kalıplarımıza kadar çoğu şey, algoritmalar ve trendler tarafından belirleniyor. Gerçekten başka olan, yani rahatsız eden, anlamı zorlayan, sarsıcı olan şeyler görünmez kılınıyor.
Byung-Chul Han’ın deyimiyle, hepimiz dijital yankı odalarında kendi sesimizi duyarak yaşıyoruz.
Bu ortamda farklı olanla karşılaşmak zorlaşıyor.
Oysa insan, farklı olanla karşılaştığında düşünür, dönüşür ve gelişir. Çünkü “ben” dediğimiz şey, büyük ölçüde “öteki”yle olan ilişkiyle şekillenir.
O farklılık bizi tanımlar, değiştirir, sorgulatır.
Ama sürekli kendine benzeyenlerle çevrili olduğunda, bu dönüşüm imkânsızlaşır.
Dolayısıyla, ötekinin dışlanması, bir öz-yıkım sürecini başlatır.
”Aynının şiddeti, pozitifliği nedeniyle görünmezdir. Aynının aşırı çoğalması, kendisini gelişme ve büyüme olarak gösterir. Ancak belirli bir noktadan itibaren üretim artık üretken değil yıkıcıdır, bilgi artık bilgilendirici değil deforme edicidir. İletişim artık iletişimsel değil yalnızca kümülatiftir.” – Byung-Chul Han
Bilgi Çağında Bilgisizleşme
Han’ın gözlemlerine göre bilgiye ulaşımın bu denli kolaylaştığı bir çağda, insan hiç olmadığı kadar yüzeyde yaşıyor.
Enformasyon bolluğu, bilgeliği boğuyor.
Artık düşünmek, bir deneyim değil; bir veri akışı, bir tekrar halini aldı.
Algoritmalar bize yalnızca bildiklerimize benzer şeyler sunuyor.
Yeniyle, farklıyla, beklenmeyenle karşılaşmak neredeyse imkânsız hale geldi. Bu, hem bireyin hem toplumun düşünme kapasitesini çökerten bir süreçtir.
”En büyük enformasyon yığını olan ”Big Data” (Büyük Veri) bile içinde çok az bilgi barındırır. Big Data aracılığıyla korelasyonlara ulaşılır. Korelasyon, A gerçekliğinde, sıklıkla B’nin de gerçekleştiğini söyler. Ancak bunun neden böyle olduğu bilinmez. Korelasyon, nedensellik ilişkisinin, yani neden ve sonuç arasındaki ilişkinin aslını anlama yeteneğine bile sahip olmayan, en ilkel bilgi biçimidir. O basitçe bu böyledir der. Neden sorusu burada gereksizdir. Dolayısıyla hiçbir şey kavranmaz. Oysa bilmek kavramaktır. Dolayısıyla Big Data düşünmeyi lüzumsuz hale getirir. Tereddüt etmeden kendimizi ‘bu böyledir’e teslim ederiz.” – Byung-Chul Han
Şeffaflık, Denetimdir
Günümüz toplumunda “şeffaflık” neredeyse evrensel bir erdem gibi yüceltiliyor. Devletlerden şirketlere, ilişkilerden bireysel yaşam tarzlarına kadar her alanda daha açık, daha görünür, daha izlenebilir olmak teşvik ediliyor. Oysa Byung-Chul Han’a göre bu görünen iyilik, aslında derin bir sorun barındırıyor: şeffaflık, bir özgürlük biçimi değil, bir denetim aracıdır.
Han’a göre, şeffaflık ideolojisi her şeyin hesaplanabilir, izlenebilir ve tüketilebilir hale gelmesi üzerine kuruludur. Artık mahremiyet, gizem, hatta sessizlik bile bir tür “şeffaflık talebi” karşısında savunmasızdır. Sosyal medyada sürekli görünür olmak, iç dünyayı dışarıya pazarlamak neredeyse norm haline gelmiştir. Bu da şu sonucu doğurur:
İnsan, sadece görünen yönüyle var olur; geri kalanı ya yok sayılır ya da bastırılır.
Şeffaflık rejimi, ötekiliğe tahammül etmez. Çünkü öteki, tanınmayan, anlaşılamayan, dolayısıyla “hesaplanamayan” bir tehdittir. Bu yüzden sistem, farklı olanı değil; kendini tekrar eden “aynı”yı teşvik eder. Herkes benzer içerikler üretir, benzer kelimeler kullanır, benzer yüzler gösterir. Böylece bir yandan “özgürlük” adı altında konuşuruz; ama aslında sadece sistemin bizden beklediğini tekrar ederiz.
Byung-Chul Han’a göre bu durum, sadece bireylerin değil, düşüncenin de çökmesine yol açar. Çünkü gerçek düşünce; ancak görünmeyene, sezilene, anlaşılması kolay olmayana temas ettiğinde oluşur. Oysa şeffaflık kültürü, her şeyin hemen anlaşılabilir, hemen tüketilebilir olmasını ister.
Düşünce derinliğini değil, hız ve paylaşılabilirliği önceler.
Empati Değil, Benzeştirme: Farklı Olanı Anlamadan Ehlileştirmek
Byung-Chul Han’a göre, modern dünyada “empati” kavramı da tıpkı “özgürlük” veya “şeffaflık” gibi içi boşaltılmış bir hale gelmiştir. Empati, artık ötekini gerçekten anlamaya yönelik bir çaba değil; onu kendi normlarımıza uyarlamak, yani benzeştirmek anlamına gelmektedir.
Görünüşte ötekine yaklaşıyor gibi yapıyoruz ama aslında onun “ötekiliğini” silecek şekilde onu kendi kategorilerimize dahil etmeye çalışıyoruz. Oysa gerçek empati, karşı tarafı kendimize benzetmeye çalışmadan, onun olduğu gibi kalmasına izin vererek anlamaya çalışmaktır.
Anomalisa ve Aynılığın Kabusu
Han, kitapta Anomalisa filmine de atıfta bulunuyor.
Filmde baş karakter Michael, çevresindeki herkesin aynı yüz ve aynı sesle konuştuğu bir dünyada yaşar. Herkes tek tiptir. Herkes aynı görünür, aynı hisseder. Bu monotonluk içinde sadece bir kadın farklı sesle konuşur. Michael onu “öteki” olarak deneyimler, ona âşık olur.
Ama kısa süre sonra Onun sesi de diğerleri gibi olmaya başlar. Farklı olan silinir, tekdüzeliğin içinde erir. Aşk da yok olur.
Film, Han’ın savunduğu aynılığın yarattığı varoluşsal yalnızlığı ve ötekini yitirme travmasını bireyin iç dünyasında gösterir.
Fark yoksa aşk da yoktur. Dönüşüm yoktur. Hayat yoktur.
Peki Çözüm Ne?
Kurtuluş, ötekiyle yeniden karşılaşmakta.
Gerçek düşünce, gerçek deneyim, gerçek yaşam — hepsi farklı olana açık olmakla mümkün.
Aynı bizi oyalarken, öteki bizi değiştirir, derinleştirir.
Bu yüzden kendimize sık sık sormamız gerekiyor:
Kendimizi sürekli aynı şeylerle beslemek, aynı fikirleri tekrarlamak, aynı içerikleri tüketmek, aynı insanları dinlemek bize ne yapıyor?
Ve daha önemlisi: Farklı olanla yüzleşmeye cesaretimiz kaldı mı?
Bir yanıt yazın