Kapatmak için ESC tuşuna basın

F. Dostoyevski: İnsanın en büyük günahı, kendine ihanet etmektir.

Dostoyevski, Suç ve Ceza’da insanın en büyük günahını şöyle tarif eder:
“Kendini yok etmek ve boşuna kendine ihanet etmek.”

Ona göre kötülük, her zaman başkalarına yönelmiş bir eylem değildir.
Bazen insanın kendi iç sesini susturması, vicdanını bastırması, kendini kandırması da bir tür suçtur.

Gerçekte kim olduğumuzu, ne yapmamız gerektiğini, neyi bırakıp neyi kucaklamamız gerektiğini biliriz.
Ama bu bilginin ağırlığından korkarız.
Çünkü bilmek, sorumluluk getirir; görmek, artık görmemiş gibi davranmamayı zorunlu kılar.
Ve insan çoğu zaman görmemeyi seçer.

Bilmek ile Yapmak Arasındaki Çatlak

Dostoyevski’nin karakterleri çoğu zaman ne yapmaları gerektiğini bilirler — ama yine de yapamazlar.

Raskolnikov bilir: İşlediği suçun hiçbir düşünceyle meşrulaştırılamayacağını.
Ama suçun ağırlığıyla yüzleşemez.

Yeraltı Adamı bilir: Kibri onu yalnızlığa mahkûm ettiğini.
Ama gururunu bırakıp bir başkasına gerçekten yaklaşamaz.

İvan Karamazov bilir: Tanrı’yı reddetmenin sonunda insanı da reddetmek anlamına geldiğini.
Ama inancını kaybetmeden yaşamayı başaramaz.

İnsan, hakikati kavramakla onu yaşayabilmek arasında sıkışır.
Dostoyevski’nin dünyasında “bilmek”, zihinsel bir farkındalık değil, varoluşsal bir yüktür.

Ne kadar çok bilirsek, o kadar çok acı çekeriz.
Ve çoğu zaman bu acıya dayanamadığımız için, bilgiyi eyleme dönüştürmekten kaçarız.

Bu yüzden Dostoyevski’ye göre asıl trajedi, cehalet değil,
bilmesine rağmen harekete geçemeyen insanın trajedisidir.

Kendine ihanet tam da burada başlar:
Hakikati bilip de onu yaşayamadığımız yerde.

İnsan, o anda hem kendi vicdanına hem de yaşamın özüne yabancılaşır.

Kaçmanın Bedeli

Kaçındığımız her gerçek, bastırdığımız her dürtü, vermediğimiz her cesur karar içimizde birikir.
Hiçbir şey kaybolmaz.
Zamanla iltihaplanır; öfke, suçluluk ya da yorgunluk olarak dışarı taşar.
Belki de o zaman biz, bastırdıklarımızın toplamına dönüşürüz.

Kendimizden kaçmanın sonu, yavaş bir çürümedir.
Dostoyevski’nin karakterleri ölmez; çöker.
Çünkü ruhun ihanetini beden taşır.
İnsan, sonunda ya deliliğe ya da pişmanlığa sürüklenir.

Yüzleşmek: İyileşmenin Yolu

Dostoyevski’ye göre iyileşmenin tek yolu, dürüstlükten geçer.
Kendine dürüst olamayan, kimseye olamaz.

Gerçeklerle yüzleşmek bizi kırabilir, evet.
Ama kırıldığımızda, artık kendimizi terk etmeyi bırakırız.

O kırık bazen bir başlangıçtır.
Parçalanmak, bizi özümüze götürür.

Son Söz

Burada sormamız gereken soru, neden kendimize ihanet ettiğimiz değil,
ne zaman duracağımızdır.

İhanetimiz kaderimiz değildir.
Ve yaşadığımız her an, yeniden dürüst bir yaşam seçmek için bir fırsattır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir